27 Kasım 2007 Salı

Bilim

cağımızın en buyuk kitle kontrol aracı, afyonu. insanları etkilemek icin en etkili yollardan biri,(bir digeri din) bizlere verilen zekalar nedeniyle olusması bir zorunluluk oldugu halde yasanması hicte gerekli olmayan kuralların bir arada toplanması. teoride insanlıga faydalı, kendini durmadan yenileyen ve tutarlı olması gereken bilim pratikte her zaman boyle etkili degildir. insanlıkta bilime verilen bu ciddiyet ve önem insanlıgımızın kesinlikle sonu olacaktır. isin kotu tarafı ise bilim ogrenilen bir yeti degil insanın icgudusel gelen merakı sonucu zekasıyla birlesmesinden olusması bunu kacınılmaz kılmaktadır. ronesans ve reform donemi oncesi din ne kadar insanlıgı etkileyebilecek bir yontem ise bilimde su anda (cogunlugu hicte iyi olmayan güclerin elinde) kitleleri yoneten bir silah halindedir ve gun gectikce varolan gucleri gittikce artmaktadır. gunumuzde bilim adamlari (yada onları yoneten insanlar) eski gunlerdeki seyhler yada rahipler gibi fetvalar verebilmekte, istemediklerini aforoz edebilmektelerdir. bilimle onların istedikleri kadar ugrasmayanları yada (baska yonlerinde cok kabiliyetli olmalarına ragmen) zekalarında eksiklik olan insanlari, toplum dısında saymakta ve onları egitebilmek icin butun ulkelerde kurallar, kanunlar cıkarmaktadır. sırf sizi insanlık kurallarını bilim yoluyla anlayacaksınız diye yıllarınızı okul denen bilim kurullarında egitmektedir. yazık degilmidir hayatta hic islerine yaramadıgı halde her insana aynı duzeyde trigonometri, anatomi, kimya, cografya... ogretebilmek icin omurlerinin ucte birini calmaya. hepimiz biliyoruz ki insan 20 senede okusa hayvanlıgından vazgecmeyebilen bir canlıdır. eger insanlık kurallarını ogreniyorsa da bunu bilim yoluyla degil sadece okul gibi insanlari bir araya toplayan kurumda toplum baskısıyla ogrenmektedir. diger bir yandan cok zeki insanlar ise bilime hizmet adıyla cok ciddi bir bicimde uyutulmaktadır. dusunun ki siz yıllarınızı okumaya vermis iyi bir karaktere sahip insansınız ama bilime en cok deger veren sektor olan savas ilmine faydalı olmak hic garip gelmemekte hatta buldugunuz o mukemmel (her ne kosulda olursa olsun insan olduren) silahı gucler adına degil bilim adına yaptıgınıza inanarak kendinizi kandırmaktasınızdır. tabi ki bilim en faydalı oldugu alan olan tıpta olume karsı bize guc vermektedir. ama diger yandan bu gelismislik icerisinde hepimize kanser gibi hastalıklarda yaymaktadır. bir hastalıgı yok edebilir ama bircok hastalıklar ortaya cıkarır. bir eliyle verdigini diger eliyle almaktadır. ve tarih boyunca kitleleri olduren bu hastalıklar hic bir zaman bitmemistir ve bitmeyecektir. asıl isin en kotu yonu ise halk arasında bilime inanc cıgırından cıkmıs bir vaziyettedir. insanlar daha rahat, daha iyi bir yasam icin arac olan bilimi artık bir amac haline getirmistir. ne kadar isine yarayacagını bilmedigi halde son model bilgisayar parcaları, arabalar, cep telefonları, bilimum " teknoloji ısıgını sizde yakalayın! " sloganı adı altında bircok alet edevat almakta ve bunları bir seviye gostergesi zannedip icsel tatmin adına deyim yerindeyse modaya uymaktadırlar. halbuki bahsi gecen bu rahatlıgı elde edebilmek icin insanlar aldıklarından cok vermektedir. bilim gelistikce insanların daha rahat bir yasam surdukleri bir kesin ama insanlıgın rahatlıktan ne kadar haz aldıgı daha onemli bir konudur. kendinize binbir turlu islemden gecerek onlerine kadar gelen bir elmanın mı yoksa kendi yetistirdikleri agaclarından, kopardıkları elmanın mı daha cok haz verecegi sorulsa sanırım bu "rahatlıgın mı? yoksa hazzın mı?" onemli oldugunu sizde kavrarsınız. gunumuzde az gelismis ulkelerdeki insanlar bilim ile gelistirilmis bu hiyerarsi icerisinde yok olmakta, diger yanda gelisen yada gelismis ulkelerdeki insanlar ise bilimin yarattıgı bu inancsizlık, (burada bahsi gecen inancsızlık din inancsızlıgı degildir) bu tutkusuzluk ile butun hayati boyunca cekecegi bir bunalim haline gelen metropolis hastaligina yakalanmaktadir. bizde ikinci grupta yer alan bir ulke insanları olaraktan cektigimiz bunalımların cogu bu tutkusuzluktan kaynaklanmaktadır. afrikadaki insanlarin kemikleri uzerinde yedigimiz hijyenik muzlu pudingler elbette hepimizi cezbetmekte ama gece yatarken hepimizin dusundugu gibi bunlar kesinlikle bizi tatmin etmemektedir.oysaki tutkularımız bilimle birlikte azalmaktadır ve bu da hayatı iyice cekilemeyen bir hale getirmektedir. hepimizin ozlem duydugu, cocuklugumuzda egitilmemis olmamızdan gelen bilinc eksikligi bize daha gizemli daha mistik bir hayat vermekte, gokyuzunde gordumuz ayın bizi kutsayan bir ısık oldugunu zannetmemize yol acmaktadır. gunumuz gencligi olarak bahsedilen neslin en buyuk sorunu budur. bizim gibi cocuklugu kumdan kaleler yapmakla yada misket oynamakla gecmemis bu cocuklar bilincsiz bir sekilde yetismekte ve bahsedilen bu nesil buyuk bir kitle oldugu icin bizim elimizden modamizi, fikirlerimizi, muzigimizi almaktadırlar. biliyorum bilim cok yararli, biliyorum bilim engellenemez! ama siz onu bir ısık zannetmeyin, gidin bir kaplumbaga sevin, gidin bulutları izleyin, cunku olurken bu degerli anları hatırlayacaksınız. bırakın bilim ilerlesin ama sizi de suruklemesin...

Ekşisözlük yazarı artanisin yazısından alıntı yapılmıştır sözlük yazarı olsam kendisinden ayrıyeten izin alırdım :)

Hiç yorum yok: